13. Sayfa - Bölüm 3
Cinayetin işlendiği matbaada güvenlik kamerası yoktu. Ancak matbaanın karşısındaki terk edilmiş apartmanın çatı katında, eski bir teleskop düzeneği bulundu. Kullanılmadığı sanılıyordu ama toz izleri hareketliydi.
Elif, olay yerinden iki gün sonra geri döndü. Güneş batarken, matbaanın önünde durdu ve gökyüzüne baktı. Birisinin buradan cinayeti izlemiş olma ihtimali… sinir bozucuydu. Ve teleskopun ayarı, doğrudan o masaya çevrilmişti.
İçgüdüsüyle çatıya çıkan Elif, terk edilmiş dairenin içini incelerken eski bir kalem kutusu buldu. İçinde yine aynı mavi mürekkep, kurumuş şekilde. Yanında da küçük bir not:
“Görmek, bazen suçun ta kendisidir.”
Harun da o sırada kendi geçmişini kurcalamaya başlamıştı. Eski telefon kayıtları, arşivlenmiş olay dosyaları… Nihal’in ölümünden önce aldığı bir çağrı vardı. Bilinmeyen bir numaradan: “13. sayfa hâlâ sende mi?”
O an Harun, yıllar önce bir başka cesedin yanına bırakılmış defteri hatırladı. O dosya asla kapanmamıştı.
Ve Harun bunu yüksek sesle söylemeden önce, Elif çoktan deftere başka bir ışık altında bakmayı denemişti.
Bir kelime daha beliriyordu, görünmez mürekkeple yazılmış:
“Sıradaki sen olacaksın.”
Devamını istiyorsan aynı tempoyla 4. ve 5. bölüme geçebilirim. Hikâyeyi yüzlerce bölüm sürdürecek altyapı hazır: her defter farklı bir vaka, ama hepsi aynı büyük gizemin bir parçası. İstersen ana karakterlerin geçmişini de derinleştiririz. Devam edelim mi?